Niçin Ulusal Botanik Kongresi?

Reklamlar

Yeryüzünde bulunan 350.000 bitki türünün üçte ikisi içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda doğada yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

İnsan hayatının hemen her yönü bitkilere bağlıdır. Gelecekte sağlıklı ve daha iyi bir yaşam sürdürebilmek için bitkilere olan bağlılığımız giderek de artmaktadır.

Zamanın geçmesi ile birlikte bitki çeşitliliği, habitat kaybının, bitki kaynaklarının yok edilmesinin, kirliliğin, iklim değişikliğinin, istilacı türlerin yayılmasının ve patojenler gibi diğer birçok faktörlerin etkisi ile dünya çapında tehdit altına girmektedir.

Bitki çeşitliliği kaybının başarıyla durdurulması için hükümetler, hükümetler arası kuruluşlar, bilimsel ve çevresel koruma kurum ve kuruluşları tarafından dünya çapında büyük desteklere ihtiyaç vardır.

Gen kaynaklarının merkezi konumundaki Anadolu, halen Dünya’da bu özelliğini korumakla birlikte, hiçbir şekilde insan-çevre odaklı düşünülmeden acımasız bir şekilde kentleşerek bitkisel kökenli genetik kaynaklar tahrip edilmekte ve bu nedenle doğa hızla kirlenmektedir.

Sanayileşme ile başlayan hazır gıda tüketimi ve kullanımı (yiyecekler, meyve suyu tüketimi, şoklanmış gıda tüketimin artması vb.) bazı bilim insanlarınca kalkınmanın göstergesi olarak belirtilirken, bazıları ise toplumsal sorunların bunlar ile başladığını iddia etmektedirler.

Diğer yandan artan nüfusun beslenmesi adına ıslah edilen, verimli ve dayanıklı tür/çeşitler beraberinde başka sorunları ortaya çıkarmaktadır. Çaresiz çevresel ve insani hastalıkların hızla artması ve buna karşılık çözüm olacağına inanılan gen aktarımlarıyla ıslah edilen çeşitler bile, bilim insanları ve tüketici kitlelerini de ikiye bölmüştür.

Bir tarafta genetik çeşitlilik, uygun ekoloji ve halen kendine yeter düzeyde su kaynakları olan Türkiye’de bu kaynakların en etkin şekilde kullanılamaması tartışmaları, diğer yandan insan-çevre odaklı tehlikeleri öngören bilim insanlarının öngörüleri de göz ardı edilemez bir gerçektir.